Reishi Mantarı
Latince Adı :Ganoderma lucidum
Özellikleri : Uzakdoğu kökenli mantarlardır. Sağlık alanında çok sayıda olumlu etkileri vardır. Shiitake mantarı, vücutta üretilmeyen önemli aminoasitleri içeren ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiren “lentinan” adı verilen bir polisakkarit içerir. (1)
Latince Adı :Ganoderma lucidum
Özellikleri : Uzakdoğu kökenli mantarlardır. Sağlık alanında çok sayıda olumlu etkileri vardır. Shiitake mantarı, vücutta üretilmeyen önemli aminoasitleri içeren ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiren “lentinan” adı verilen bir polisakkarit içerir. (1)

Birçok hastalığa iyi geldiği ve habis tümörlerle mücadele ettiği için adı ’ölümsüzlük mantarı’na çıkan ’Ganoderma lucidum’, artık çay bardağında şifa dağıtıyor. Türkiye’de ilk kez Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ömer Çolak’ın 1996 yılından beri üzerinde çalıştığı ölümsüzlük mantarı, başta kanser ve şeker olmak üzere birçok hastalıkla mücadele ediyor.
Çin Hanedanının Sırrı
Milattan önceki dönemlerde Çin imparatorluğunun yazıtlarında ’Tanrının yarattığı en kutsal bitki’ (Gods help) olarak bilinen ölümsüzlük mantarı, 1965 yılına kadar sadece yabanıl ortamlarda yetiştiğini hatırlatan Çolak, "Bu bitki çok ender bulunduğu için ona’hayalet mantar’ (phantom mushroom) denilmiş. İlk zamanlar 2 yılda bir meyve veren bu mantar, çalışmalarımız sonunda yapay ortamda 100-150 günde meyve verir hale geldi" dedi.
Kültüre alınmasından itibaren içeriği araştırılmaya başlanılan mantarın, başta bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dikkat çeken Prof.Dr. Ömer Çolak, "Bu mantar, koroner damarların fonksiyonel işlevlerinin artırılmasından, şeker ve hipertansiyona kadar pek çok hastalığa karşı vücudu koruyor. Kanserli hücrelerin gelişmesini engelleyerek sağlıklı insanlarda kanser riskini neredeyse sıfıra indiriyor" diye konuştu.
Stresi Yok Ediyor
Mantarın, kanserli hücrelerin metastazlarını hızla yok edilmesinde yardımcı olduğunu belirten Çolak’a göre ölümsüzlük mantarının yararları bununla sınırlı değil; ölümsüzlük mantarı, kanın oksijen taşıma kapasitesini artırıyor, hormon dengesini sağlıyor, prostatı önlüyor, aynı zamanda ilk kez kullananların belirttiğine göre stresi de yok ediyor. Böyle olunca da zor bulunan ölümsüzlük mantarı, girişimci ruh sayesinde endüstrideki yerini alıyor.(3)
Mucize mantar . Ganoderma Lucidum , Lingzhi ya da Reishi !
( Medical Science Haziran 2007 )
Sanırım bir çoğunuzun bu bitki hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur ama çok daha fazlamızın ondan pek haberi yok. Ayrıca ne kadar bilsek de onun tıbbi tedavi alanında bize daha neler kazandıracağını henüz tam olarak keşfetmiş değiliz
Ganoderma Fungi – Reishi ailesine ait Polyporacea grubuna ait bir bir mantar türüdür. Bu gruba dahil olan tipte ki mantarların özelliği kabuklarının yüzyıllardan beri Uzakdoğu ülkelerinde özellikle Çin , Japonya ve Korede tedavi maksatlı olarak kullanılmış olmasıdır.
Ganoderma Lucidum ( Lingzhi ) bunların içinde özel bir yer tutar çünkü o “her derde deva “ bir bitki olarak konumlandırılmıştır. HIV, kanser, düşük tansiyon, yüksek tansiyon, diabet, romatizma, kalp problemleri, felç, ülser, astım, yorgunluk, hepatit A – B – C, uykusuzluk, kısırlık, sedef hastalığı, kabakulak, epilepsi, alkolizm ve liste uzadıça uzuyor… Lingzhi sözü Çincede “Ruhani Güç Bitkisi“ ve ayrıca “Ölümsüzlük Mantarı“ olarak da tanımlanmıştır.
Ganoderma Lucidum kanserle tedavide etkilidir çünkü vücudu toksinlerden arındırır ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Karaciğer detoksifikasyonunu geliştirir böylelikle karaciğer fonksiyonunu arttırırak karaciğer hücrelerinin yeniden yapılanmasını tetikler. Bu özelliği ile karaciğer kanserine yakalanmış olanlar için son derece önemli bir bitkisel destektir.
Ganoderma Lucidum’daki anti kanser ajanları Polysaccharid‘ler ve Germanium dur. Ganoderma’nın Polysaccharid fraksiyonu geniş olarak anti tümor tesirinden sorumludur. Yapılan araştırmalarda Ganodermanın bitkisel destek olarak kullanıldığında;
a) Kemoterapi ve radyoterapi sonrasında oluşan yan etkileri asgari düzeye indirdiği,
b) Tümörlü organın hayatta kalma süresini uzattığı ve başka organlara sıçrama olasılığını azalttığı,
c) Yaşam kalitesini geliştirdiği,
d) Vakanın kendini tekrarlamasını engellediği ortaya çıkmıştır .
Ganoderma Lucidum, kemoterapi veya radyoterapi sonrasında oluşan yan etkiler olan saç dökülmesi, iştah kaybı, yorgunluk, kemik iliği supresyonu ve enfeksiyon riskini ortadan kaldırır.
Ganoderma Lucidum’un ana niteliği kanser ile savaştır.
* Bağışıklığın arttırılmasına ve endocrine sistemin düzenlenmesine yardım eder. Tümorleri engeller, zararlı serbest radikallerin oluşumunu elimine eder.
* Kanserli hücrelerin DNA sentezini bozar, tümörlü hücrelerin terminal enzim aktivitesini yok eder, T ve B lymphocyt‘lerindeki macrophage’ı düzenler ve arttırır böylelikle kanser hücrelerinin yayılmasını kontrol altında tutar .
* Toksinleri azaltır ve kemoterapi / radyoterapi sonucu ortaya çıkan ağrıları yatıştırır.
* Karaciğer detoksifikasyonunu arttırır ve böylelikle karaciğer fonksiyonunu geliştirerek karaciğerde yeni hücre üretimini tetikler.
* Kanser sebebi ile oluşan iştahsızlığı düzeltir.
* Son aşamadaki kanser hastalarında duyulan ağrının tedavi edilmesinde kullanılır.
* Özellikle böbrek rahatsızlıklarında verimlidir.
* Bitkisel tedavide 2000 yıldan uzun süredir (birçok kaynağa göre 4000) Japon ve Çin tıbbında kullanılan, bitkisel bir ürün olup, inanılmaz yararları bulunmaktadır. İmparatorluklar zamanında sadece İmparatorların ve yakınlarının kullanabildiği bir bitki idi.
Bilinen en eski ve en değerli bitkidir. Uzak doğuda bulunan bitki sağlığı ile ilgili Shen Nuing Ben Caojin yazıtlarında bir numaralı bitki olarak listede yer alır.
* Doğal ortamda çok nadir bulunan Reishi ( Ganoderma lucidum) ile ilgili çalışmalar, son otuz yılda inanılmaz hız kazanmış. Uzun araştırmalar sonucu üretim teknikleri geliştirilmiş ve ilaç endüstrisinin hizmetine sunulmuştur.
1- Toksik etkisi olmadan günlük olarak sürekli alınabilen ve kesinlikle yan etkisi olmayan bir bitkidir.
2- Günlük alındığı takdirde, vücut fonksiyonlarını normale çevirir ve tüm organların çalışma fonksiyonlarını düzeltir.
3- Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir, düzgün çalışmasını sağlar.
Reishi Mantarı ( Ganoderma lucidum) ileri ülkelerde solunum yolları problemlerinin çözücüsü olarak tanınmaktadır. Çünkü kronik bronşitten şikâyeti olan, 2000 Çinli hasta üzerinde yapılan ve “Herbs for health Jan-Feb 97” dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre iki hafta süreyle Ganaoderma lucidium çayı içen bu hastaların %60–90’ nın kendilerini daha iyi hissettikleri ve iştahlarının arttığı bulunmuştur.
2000 yılı aşkın süreden beri Çin ve Japon halklarının sağlıklı yaşam ve uzun ömür için kullandığı Reishi mantarı, özellikle karaciğer bozuklukları, artrit ve hipertansiyon gibi rahatsızlıklar için tercih edilmiştir. Günümüzde insanlarla yapılan araştırmalarda da Reishi’nin antiallerjik, antiemflamatuar, antiviral, anti bakteriyel ve özellikle antioksidant (yaşlanmayı geciktirici ) özellik taşıyan bileşikler içerdiği bulunmuştur. İn vitro testlerle kanser tümörlerine karşı Ganoderma lucidum bileşenlerinin etkili olduğu gösterilmekle kalmayıp Reishi den izole edilen ve Ling zhi -8 adı verilen bir proteinin transplant reddini engellediği de gösterilmiştir.
Reishi metabolik ve psişik yorgunlukları (kendini hasta hissetme veya mutsuzluk gibi) yaşam sevincine ve sağlıklı bir psikolojiye dönüştürmede büyük ölçüde yardımcı olmaktadır. Herkes (Hemofili şikâyetleri olanlar hariç) günlük 1–2 gr lık dozlar halinde Reishi kullanarak çay hazırlayabilir. Bağışıklığını güçlendirme, fiziksel canlılığını koruma ve geliştirme ve her türlü asabi yorgunluktan korunabilme yönünde kendine yüksek düzeyde yardımcı olabilir.
Japanese Periodical Dergisi, Geleneksel Çin Tıbbı 3. bölümü
Sayfa 12 - 23, ISBN 4-88580-053-6 c-0077
Saygın Japon Doktor Fukumi Morishige, bugüne kadar en çok nobel ödülü kazanmış Amerikan Enstitüsü olanLinus Pauling Institute of Science & Medicine'da, Reishi'nin kanser hastalığını konrol etmedeki rolü üzerine araştırmalar yapmaktadır. Morishige, avrupa tıp dünyasında da tanınmakta ve uluslararası kanser örgütü (icg) tarafından konusunda tek japon otoritesi olarak görülmektedir. Aşağıdaki yazı Fukumi Morishige'nin kendi konuşma ve gözlemlerinden meydana gelmektedir:
37 yıldır cerrahi dalındayım ve sayısını hatırlayamayacağım kadar çok operasyon gerçekleştirdim. cerrahiye karşı gençliğimden beri derin bir ilgi duymuşumdur, ancak zaman geçtikçe ideal tedavinin kişinin doğal bağışıklığı yoluyla olduğu kanaatine vardım.
Bir cerrah olduğumdan dolayı yüzlerce kanser vakası ile karşılaştım. kanser tedavisinde anahtar nokta erken teşhiştir ki, bunu başarmak söylemesinden oldukça zordur. toplam kanser vakalarının sadece yüzde biri erken teşhiş ile ortaya çıkmış olsa bile, bu oldukça iyi bir oran sayılabilir.
Günümüzde fiziksel çekaplar trend haline gelmiş durumdadır, bu tabii ki kötü bir şey değildir. ancak sırf kanser bulguları çekapta çıkmadı diye gardımızı düşürmemeliyiz. bazen, her ay düzenli çekap yaptırdığı halde sonradan kanser olduğu anlaşılan hastalar görülmektedir. bu gibi durumlarda pek çok kişi yanlış tanı konduğu şüphesi taşır, ancak bu hatalı bir düşüncedir. örneğin, penetrans tipi mide kanserinin sıradan kontrollerde saptanabilme istatistiği yüzde yirmibeştir. işte bu yüzden önceden önlem almak çok önemlidir.
Kanser konusunda hazır bir önlem senaryosu yoktur. kimileri bu konuda diyet kontrolüne güvenmektedir, ancak günümüzde en efektif method Reishi'dir. Reishi'nin muhteşem etkisini bizzat kullanana kadar bilmiyordum ve gözlemlediklerime gerçekten çok şaşırdım. uygulamalarım sırasında Reishi'nin hem hastalığı önleyici hem de tedaviye yardım edici etkilerini görme şansı buldum.
Daha önceleri, Reishi'nin faydalarından söz eden pek çok hasta ve hasta yakınlarıyla karşılaşıyordum. ancak bir tıp adamı olarak, Reishi'nin bazı kronik hastalıklara bir nebze iyi geldiğini, yine de kanser konusundaki ününün abartıldığını düşünmekteydim.
1986 yılının haziran ayında, 39 yaşında bir kadın, akciğer kanseri ve göğüs duvarı zarı komplikasyonları ile bana geldi. daha önce gittiği bir çok hastaneden ameliyat edilemeyeceği cevabını almıştı. benim yanımdan da umutsuz bir şekilde ayrıldı. daha sonra kocasının isteği üzerine düzenli olarak Reishi kullanmaya başladı. bir sonraki incelememin sonuçları oldukça şaşırtıcıydı: 6 ay önce göğüs kavitesinde bulunan ödem gerilemekteydi. neredeyse cenaze düzenlemelerini bile yapmış bir insan için resmen bir umut ışığı doğmuştu. hastanın kendisi de bunun, günde 4 gram gibi oldukça yüksek bir dozajla kullandığı Reishi'nin sonucu olduğunu düşünmekteydi. kısa bir süre içinde ödem yok oldu, ancak tümör durmaktaydı. yine de bir keşif operasyonu yapmaya karar verdik ve özel dondurma tekniği sayesinde göğüs zarındaki kanserli hücreleri almayı başardık. bir sonraki x-ray taramasında, göğüs zarı üzerinde, zararsız yara dokusu dışında hiç bir kanserli hücreye rastlamadık. akciğerlerden aldığımız dokularda kötü huylu hücreler tespit ettik ancak durum kontrol altına alınmıştı.
Karşılaştığım bir sonraki vaka, konjenital (doğuştan) karaciğer kanseri olan bir çocuktu. çocuk 5 yaşında iken bir operasyon geçirmişti ve daha sonraları, metastas yüzünden ince bağırsakları alınmıştı. çocuğun özel doktoru hastalığın son aşamasına girildiğine kanaat getirmiş ve tedaviyi kesmişti. hastanın anne ve babası, onu eve götürüp son bir umut olarak nasogastrik tüp yardımı ile Reishi vermeye başladılar. çocuk bana yeniden geldiğinde 9 yaşında idi ve yaptığım kontrolde hiç bir hastalık belirtisi saptayamadım. merakla yaptığım ct taramasında da hiç bir belirti bulamadım. konjenital karaciğer kanseri bir çocuk karsinoması (kötü huylu kanser) türüdür ve bunun sadece bir kaç gram Reishi ekstresi ile tedavi edilebilmiş olması beni çok şaşırtmıştı. çocuk karsinomaları çoğunlukla ölüm ile sonuçlanmaktaydı, ancak bu hastanın hayatta ve tamamen temiz olması, Reishi'ye farklı bir gözle bakmamı sağlamıştı. eğer bir hasta Reishidışında hiç bir tedavi görmeden kanserden kurtulabiliyor ise, Reishi ileri düzey bir araştırmayı hak ediyordu.
Japonya'da oldukça tanınan bir şirket, bana araştırmam için büyük miktarda Reishi sağlamaya başladı. ben de tüm hastalarıma, yüksek dozda Reishi ile c vitamini karşımını düzenli olarak vermeye başladım. sadece bir yıl içerisinde 500 kilogram Reishi ekstresini (6 ton Reishi mantarı) hastalarıma vermiştim. tedavilerim boyunca bazı ilginç bulgular ile karşılaştım. yüksek dozda safReishi kullanımı, bazı kişilerde melena hastalığını tetiklediği halde, c vitamini ile yapılan karışım bunu engellemekteydi. ayrıca Reishi kullanan hastalarımın dışarıdan gelen hastalıklara karşı daha dayanıklı olduklarını gözlemledim. bunun üzerine Reishi kullanan kanser hastalarımı, diğer tür bağışıklık sistemi hastalarından (kornik bronşit, hepatit vb.) oluşan küçük grupların başına geçirdim ve Reishi ekstresi kullandırmaya başladım. daha sonra yaptığımız ımmunogloburin testlerinde, Reishi kullanmaya başlayan hastaların ıga, ıgg ve ıgm (bağışıklık gücünün doğrudan bağlı olduğu hücreler) seviyelerinin yükseldiğini gözlemledim. bu, Reishi'nin vücut dayanıklılığını arttırdığının bir kanıtıdır.
Bugün 140 kanser hastasını tedavi etmekteyim. bu hastlardan göğüs kanseri olan 6 tanesi hariç hepsi metastatik kanser hastasıdır ve 60 tanesi hastanede yatılı durumdadır. bütün bu hastaların tedavisinde Reishi'yi test etmeye devam etmekteyiz. bugüne kadar (1988 bahar) 300 hasta'daReishi test edilmiş durumdadır.
Reishi niçin kansere karşı etkili : Polisakkaritler
Çeşitli vakalarla örnekler vermeden önce Reishi'nin niçin bu kadar etkili olduğunu açıklamak isterim. bugün hala nedenini tam olarak anlayabilmiş değiliz, ancak bir gün bunu başardığımızda kanserin kesin çözümünü de bulmuş olacağız. en son teknolojilerden yararlanılarak yapılan bir araştırmada, Reishi'de bulunan polisakkaritlerin kanserli hücreleri bastırdığı görüldü. bu keşifi japon bilim adamları gerçekleştirdi. bunun nedeni japonlar'ın bitkisel tedaviye daha fazla önem vermeleri ve polisakkaritler üzerinde detaylı araştırmalar yapmaları olabilir. bu keşif kuzey amerika'da da onaylanmıştır ve araştırmalar devam etmektedir.
Resihi'deki polisakkaritler niçin kanser tedavisinde etkili?
Polissakkaritler milyona yakın atomun birleşmesinden meydana gelen, vücuda emilmesi oldukça zor organik yapılardır. emilimlerinin kolayca gerçekleşebilmesi için bu sayı azaltılmalıdır ki, c vitamini Reishi'de bu görevi üstlenmektedir. polisakkaritler daha az sayıda atom içeren oligoglukon'a çevrilmekte ve kolayca vücuda emilmektedir. emilen oligoglukonlar vücudun bağışıklık sistemini tetikleyen makrofajları uyarır.
"makro" ön eki "büyük" anlamına gelir. bu tip hücreler tüm yabancı organizmaları silip süpürebilir. vücut normal işleyişine devam ederken aktif değillerdir ancak yabancı bakteriyel organizmaların varlığında aktif ve saldırgan hale gelirler. akyuvarlar hastalıklara karşı vücudun birincil defans mekanizmasını oluşturur, fakat kronik ve kötü huylu hastalıklara karşı etkisizlerdir. bu gibi zamanlarda lenfositler ikincil defans mekanizmasını oluşturur. ancak lenfositler de etkisiz kalırsa, son kale olarak makrofajlar ortaya çıkar. bu hücreler uyandırılmayı bekleyen birer canavar gibidirler ve bir kez aktif hale geldiklerinde kanser hücreleri de dahil olmak üzere tüm yabancı organizmaları yok ederler. mikroskop altında incelendiğinde bir makrofaj hücresinin boyutunun, bir kanser hücresinin boyutunun sadece onda biri olduğu görülür; ancak yine de makrofajlar bu hücreleri yenecek kadar güçlüdür. her ne kadar bu kadar yetenekli hücreler olsalar da, onları aktive etmek oldukça zordur. son yapılan araştırmalarda, kümelenmiş atomların makrofajları aktive ettiği görülmüştür ve Reishi bu kümelenmiş atomları üretecek özü içermektedir.
Reishi : Yüksek Moleküler Polisakkarit
Bir süre önce, yüksek tansiyonu bulunan bir hastam Reishi'nin etkisi hakkında sorular sordu. o sıralarda Reishi hakkında araştırmalarım devam etmekteydi ve denemesinin hiç bir zararı olmayacağını söyledim. normalde çok az bir miktarda Reishi özünün kan basıncını düşürmesi gerekir, fakat bu hastamın kan basıncında hiç bir değişiklik olmadı. daha sonra c vitamini ile beraber Reishi almasını önerdim ve bunu gerçekleştirmesiyle beraber kan basıncı normal seviyesine döndü. c vitamininin buradaki rolü, daha önce de söylediğim gibi Reishi'de bulunan emilimi oldukça zor polisakkaritleri küçültmesi ve emilimlerini kolaylaştırmasıdır.
17 yıl önce, C vitamininin polisakkaritleri parçalaması üzerinde araştırmalar yaptım. o zamanlarda, viskozite ölçeği denen bir metod kullanılmaktaydı. bir miktar c vitamini, ölçülmüş miktarda polisakkarit özüne eklenmekte ve polisakkaritlerin moleküler sayısı viskozitedeki düşüş ile hesaplanmaktaydı. bu şekilde, c vitamininin polisakkaritleri parçaladığı kanıtlanmıştı. hayvanlar üzerinde yapılan bazı testlerde ise tüm şeker tiplerinin rahatça emildiği görülmüştü, oysa ki aynı durum insanlarda geçerli değildi. daha sonraki araştırmalarda bunun hayvanların kendi c vitaminlerini üretebilmesinden, ancak insanların bunu başaramamasından kaynaklandığı ortaya çıktı. işte bu yüzden Reishi ile c vitamininin beraber kullanılması önemlidir. (4)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder